Bu ay, aylardan Kasım değil, Şubat. Şubat ayı ise aşk, sevgi kutlama ayı. Tüm dünya için böyle. Çünkü Şubat ayının içinde önemli bir gün gizli. Sevgi günü 14 Şubat…
Bu yazımı yazarken sevgi ile ilgili fark yaratan bir yazı olsun istedim. Sevgi ve aşk üzerine o kadar çok yazıldı ve çizildi ki yeni bir şey yaratmak lazım…Tüketim insanıyız ya hani…neticede kelimeler, sözleri de tüketiveriyoruz. Mevlana’nın dediği gibi yeni bir şeyler söylemek lazım cancağızım. Sezen Aksu’nun beste ve sözleriyle güzelleşen şarkı gibi…Yeni bir şey de, o ne? Artık var olan herkesin bildiğini değil ancak bilip unuttuğunu hatırlatmaya yönelik olsun diye bu yazımı içimden geldiğince yazıyorum.
Bu nasıl mı olacak?
Tek başına bu sayfalardan tüm dünyaya seslenecek değilim! Bir kişinin değişimi üç yüz kişiyi etkiliyorsa ki bu bilimsel olarak kanıtlandı biliyorsunuz…Enerji Akademisi üyelerimizin her biri üç yüz kişiyi etkileyebilir. Dünyaya sevgi sesimizi duyurabiliriz. Çünkü bizler tek kişi olarak da çok kalabalığız.
Gönülden iletişimde olmak var ya! İşte ilahi sevgi budur. İsteyenler tabii ki Sevgililer gününü kutlasın… Biz bunun bir gün değil her gün hissedilmesinden yanayız. Sembolik olarak bir gün kutlansa da…
Sevginin ne olduğunu genel olarak tam olarak bilemediğimiz için, çoğunlukla, “arzu” ile “ sevgi ”yi birbirine karıştırırız. “Arzu” yanında “Sahip olma ” duygusuyla açığa çıkar!.Bir nesneden hoşlandığında, arzuladığın şeye sahip olmak ve üzerinde tasarruf edebilmek duygusuyla yaşarsın. Bu tüm mahlukatta çok yaygın bir duygudur! Kimi, beğendiğini cebine sokar; kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister; kimi yakalayıp inine sürükler. Her mahlûk yaradılışına göre, arzusu üzerinde tasarruf etmek ister. “ Sevmek ” ise bundan çok farklıdır… Sevince, yalnızca sevdiğin için yaşamak istersin!. Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu , her şey sana, onu hatırlatır. Yakınlık bile uzak gelir sana! Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!.. Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir, onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez, kulağın ondan başkasını duymaz, elin ondan başkasına uzanmaz olur!. Her an seni kucaklamasını istersin! Tek bir ruh, tek bir şuur olmayı dilersin!.
Eğer hazırsan sevgi, sevdiğinde yok edesiye yakar seni; ve gün gelir kaşında, gözünde, yüzünde, dilinde sevdiğini görürler de, “sen o olmuşun” derler!…
Arzulayan ise sahip olmak ister…
Seven ise sevdiğinde yok olur ve bir o kadar da var olur…
Bazılarının da sevgi parfümü sürülür üstüne; “aşığım” sanır!. Ama sevdiği uğruna, fedakarlık etmeye gelince sıra, o parfüm siliniverir üzerinden “bırakamama” enerjisiyle…Parasından kopamaz… Mevkiinden kopamaz… Yakınlarından kopamaz… İçinde yaşadığı ortamın büyüsünden kopamaz… Çevresinden kopamaz!. Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini zanettiğinin üzerinde… Eksiklikler görmeye başlar, yetersizlikler görmeye başlar… Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini; uzaktan acıyarak seyretmeye başlar… Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!. Bu tecrübe gösterir ki, onun zihninde sevgi programı yoktur!.. Arzuyu, sevgi sanmıştır!
Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse, bu defa “ nefret” e döner “arzu”; ondan intikam alma duygusu gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; uzaklaşmaya layık olmadığını düşünmenin içinde…Oysa yalnızca, kendisinde sindiremediği gerçek sevginin sonuçlarını yaşamaktadır!. Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için, mevkii için, ilmi için, bilgisi için beğenmiştir; sevdiğini sanmış; sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş; yalnızca menfaatleri doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir…
Seven ise göze almıştır kopmayı, dışlanmayı, paradan, puldan, namdan, nişandan, dosttan, akrabadan, el alem ne der düşüncesinden ve duygusundan uzak kalmayı… Gönlünden gelir sevgi!. Kulluğu sevmek üzeredir!. Onunla, sevgiyi yaşamak istediği için yaratmıştır onu yaratan…
Seven, karşılıksız sever!… Beğenen karşılığını ister!. Beğeni içinde olan benim istediğim gibi yaşa der…Onun zaten düşüncesinde sevgi farklıdır, bilmez aşkın ne olduğunu!.. Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşguliyeti… Karınca gibi çalışır; maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar… Ama pervane gibi sevemez!. Atamaz kendini ateşe!..
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!. Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “ sevgi ” delilikten bir türdür!.. Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip, her şarta katlanmayı! Ve “ delillik bu ” derler…Beğenme bir tür “ hobi ”dir!… Bazen ömür boyu sürer, bazen birkaç yıl, bazen bir kaç ay, bazen birkaç hafta veya birkaç gün!
Sevgi bir ömür boyudur!… Ve sonu yoktur…Bitmez, tükenmez, bazen sakinleşir, bazen coşar ama hiç tükenmez…Çoğunlukla karşısındakinin yüzünü gördüğünde gelir sevgi insana!.. Bazen de özünden gösterir yüzünü . O zaman onlar için “Allah”a aşık oldu!.. derler…
Sevgi…
İnanmaktır, yaşamaktır, paylaşmaktır, görmeden onu sevmektir, gücenmemektir, suçlamamaktır. Tam da olduğun gibi olmaktır. Sevmek dağ olmaktır, gökyüzü olmaktır, evren olmaktır. Her şey olmaktır, hiç olmaktır. Ateş olup girmektir gönüllere. Su olup akmaktır yüreklerde…
Sevmek sadece sevgi ‘dir. Sevmek sadece aşk ‘dır. Sevgi de son yoktur. Ebedidir.
Sevmekte istemek yoktur. Sevgilinin olduğu yerde son bulur istekler. Bir şey varsa istediğin bu senin için değil, sevgili için istediğindir. Ondan O’nun adına istersin. O’nu daha sonsuz sevebilmek için istersin. Sevme özgürlüğünü istersin…. İstersin ama bir gün gelir bu istekler de son bulur. Kendinden istersin artik. Sevgiliyi daha çok sevmek istersin kendinden. Sonsuz kılmak istersin. Bu yolda sevgili olur mu, olmaz mi bilinmez…
Beklentilerin son bulduğu bir duraktır o. Öyle ki tüm gerçekler, tüm dünya silinir gider. Ne O’ndan anlaşılmayı beklersin, ne O’nu anlamayı. Ne onun gelmesini beklersin, ne onun Leyla, Mecnun olmasını… “Leyla’dan geçme faslındayım. Mevlayı bulma yollarında” dersin MFÖ gibi…Beklediğin bir şey yoktur sevmeyi becermek dışında.
İlahi aşka dönüşür sevgi…Hünerlerini sergilemek için yaratmıştır herşeyi… Sevmek için yaratmıştır sevilenleri!. Gözlerinde seyretmek için gözleri olarak yaratmıştır “aşk” ın yaşattıklarını!.. Herkes anlamaz ve bilmez bu aşkı!. Bunun aşk olduğunu!.. Oysa gerçek “ aşk ” O ‘nun ateşine pervane gibi atılıp; varlığını O ‘nda yitirip; O ‘nun sevgi okyanusunda yaşattıklarıdır gerçek “ aşık ”lar!.. Özel bir yaratılışla gelmişlerdir onlar…Hayatları boyunca bir değer taşımamıştır dünya hevesleri…AŞK için gelmişlerdir… SEVGİ için var olmuşlardır…
Bir gün değil her gün sevgiyi hissetmemiz ve sevgi günlerimizi kutlamamız dileğimle……